Barış sürecinde bir eşik daha aşılırken…
Kürt açılımında yol alınabilmesi üç ayrı alandaki gelişmelerle yakından ilgili. Bunlar sırasıyla Türkiye, Suriye, Irak olarak karşımızda. Diğer ifadeyle PKK’nın ya da Kürt örgütünün veya Türkiye’nin Kürt hareketinin yayıldığı alanlar bunlar. Örgütün silah bırakması ve dönüşmesi, siyasi bir istikamete yol alması, bu üç alanda farklı gerekler içeriyor.
Türkiye kısmen en kolay tanımlanabilecek alan. Örgütün silahları bırakması ve kendini lağvetmesi, Kürt siyasetinin yoluna DEM vasıtasıyla devam etmesinin yol haritasını varsaymak çok zor değil.
Irak, Kandil, Sincar ve kamplarla örgütün silahlı ana üssü. Irak’ta silah bırakma, bunun prosedürünü ve PKK’lı üst düzey yöneticilerin ve militanların hukuki durumunu içeriyor. Bu da devlet ile örgüt arasında dolaylı bir konuşma, bir gidiş geliş demek. Örgüt silah bırakma işine fiilen tam olarak girişecek midir yoksa ayak mı sürüyecek, Türkiye içine yönelik kimi koşullar, adımlar isteyecektir? Türkiye silah bırakma, af, entegrasyon işini kolaylaştıracak mıdır? Bunları henüz bilmiyoruz. Bununla birlikte, silah bırakma, siyasi dönüşüm ve devletin niyeti gerçekçi bir istikamet kazanırsa, Irak’ta da doğru yol almak mümkün olacaktır.
En zor alan, şüphe yok ki, Suriye. Örgüt bu bölgede SGD içinde, YPG-PYD olarak her anlamda kök salmış durumda. Varlığını siyasi olarak, başka bir adla ve biçimle sürdürmek isteyecektir. Bu veri bölgesel federatif bir yöne de açılabilir, Kürt hareketinin Suriye siyasetinin bir unsuru ve parçası olarak varlığını sürdürmesine de. Buna karşın Türkiye’nin resmi düzeyde dile getirdiği imha, buharlaşma ve tümüyle yok olma gibi bir ihtimal hiç bulunmuyor. Dolayısıyla işin kabini bu alan oluşturuyor. Suriye’nin HTŞ kontrolünde, tam entegre merkezi bir devlet yapısına kavuşması bu nedenle Türk devleti dahil, bu çözüm sürecinin olumlu sonuçlanması isteyenler açısından önemsenen bir konu.
Nitekim Batı Suriye’de yaşanan son gelişmeler Esad güçlerinin direnişi HTŞ ve Aleviler arasında gerginlikler, yaşanan katliam Türkiye açısından özellikle bu nedenle endişe yaratan bir durumdu. Bu durum, İran’ın tekrar devreye girmesi korkusu, Suriye’de bir çatışma görüntüsünün diğer silahlı gruplarını da olumsuz etkilemesi, SGD’nin Suriye ordusu ve devletine entegrasyonunu aksatma endişesi olarak tanımlanabilir.
Ancak Batı Suriye’deki çatışmaları takiben birkaç gün önce yaşanan bir gelişme bu endişeleri azalttı.
Bu, SGD ve HTŞ arasında varılan 8 maddelik anlaşmaydı.
En önemli madde herhalde SGD’nin Suriye güçlerine dahil olmayı kabul etmesiydi. Bu durum, YPG’nin silah bırakıp bırakmayacağı tartışmasına bir yanıt, bir çözüm olarak görülebilir.
Silahlı çatışmaların sona erdirilmesi ve tüm Suriye ateşkes maddesi ilgili madde, SMO ve Kürt güçleri arasına bir hat çekebilir.
Göçmenlerin evlerine dönmesi hükmü, Afrin gibi bölgelerden Türkiye’nin kademeli olarak çekilmesini ifade eder.
En nihayet, belki en önemli maddelerden birisi, “Kürt toplumunun Suriye devletinin ayrılmaz bir parçası olduğu, vatandaşlık ve anayasal haklarının korunacağına ilişkin olanıydı. Bu hüküm bir normalleşmeyi, Suriye Kürtlerinin Suriye’ye haklarını soruyarak aidiyet ve beklenen siyasi dönüşüme işaret etmektedir.
Elbet, bu maddelerin nasıl hayata geçeceğini zaman gösterecek.
Bununla birlikte bu ilk adım, son derece önemli ve keskindir.
Türkiye’nin rahatlamasına, güvenlik ötesi bir politikaya geçmesine kapı açabilir. Kürtler bakımından ise İran dışındaki yaşam alanlarında varlıklarının güç, anlam, tanınırlık kazanmasına işaret eder.
Mümkün olursa, bu, Kürt meselesinde ve Kürtler için yeni dönemi başlatır ve müthiş bir fırsattır.














